25 Haziran 2016 Cumartesi

BASININ DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

Geniş anlamda basın; her çeşit haberi ve fikri, belirli periyotlarda basarak, topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir. Günlük basın ürünlerine gazete, haftalık, on beş günlük, aylık vb. basın ürünlerine de dergi denir.

Tarihin kaydettiği dönemlere kadar uzanabilen bilgimiz, bize insanların toplum içinde yaşadıklarını, insan hayatının toplum hayatıyla birlikte süregeldiğini göstermektedir.
En ilkel toplumlardan en ileri toplumlara kadar her zaman ve her yerde insanlar aileleri ve çevreleri ile iletişim halinde olmuştur. Toplumun bireyi olan insan, daima çevresinde olup bitenleri öğrenmek, kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak, bunlar üzerinde düşünmek ve düşündüklerini de başkalarına iletmek ihtiyacını duymuştur. İşte bu ihtiyaç ;yani yaşanan anda olup bitenleri öğrenme merakı haberleşme eylemini yaratmıştır. Biri alıcı, diğeri verici olarak nitelendirilen iki kişi, iki taraf arasında, herhangi bir aracı olmadan yapılan bu tür haberleşmeye, doğrudan doğruya haberleşme denir. Bu tür haberleşmenin başlıca özelliği sözlü oluşudur. İki taraf arasında ani ve karşılıklı bir diyalog kurulmakta, haberin yayılma alanı gerek zaman, gerekse mekân yönünden çok sınırlı olmaktadır. Bir haberin diğer kişilere; yani üçüncü şahıslara da aktarılması mümkündür. İşte bu haberleşme eyleminin en eski, en etkin ve en yaygın aracı, özellikle yazının icadından günümüze kadar çeşitli aşamalar geçiren ve yirminci yüzyıl dünyasında dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basındır. 
Basını kısaca haberleri toplama ve bu haberleri yayma aracı olarak tanımlayabiliriz.


İnsanlar birbirleriyle haberleşme ihtiyacındadır ve insanlar arasındaki ilk haberleşme işaretleşme ile başlamıştır.
 İlkel toplumlarda yüksek tepeler üzerinde ateş yakarak, (Bazı Kızılderili kabilelerinde bu gün hâlâ görüldüğü üzere) uzaklardan belirlenecek şekilde duman çıkartarak, Afrika yerlilerinde olduğu gibi tam tam çalarak, işaretler ve seslerle doğrudan doğruya yapılan bu kişisel haberleşme yanında, haberlerin ulaştırılmasının mekânla ilgili olduğu, araya uzun mesafeler girdiği zamanlar, doğrudan doğruya haberleşmenin sosyal bağın devamlılığını sağlamaktaki yetersizliği anlaşılarak, yaya veya atlı haberciler gönderilmesi zorunluluğu doğmuştur. 

Yazının icadına kadar bu şekilde biçimlenen doğrudan doğruya haberleşme eylemi, yazının icadından sonra dolaylı haberleşme şekline dönüşmüş, insanlar arasındaki sosyal 2 ilişkilerin içeriği değişmiş, bu ilişkiler daha karmaşık bir durum kazanmış, yazı haberin kaynağına dönebilmeyi sağlayan sağlıklı bir araç olmuştur. Yazının icadından sonra haberleşme eylemi de birçok aşama geçirmiş, daha ileri toplumlarda uygarlığın evrimine paralel bir gelişim göstererek önce basını, sonra da teknik, ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel olanaklardan yararlanarak, çağdaş basını oluşturmuştur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder