Tarihin kaydettiği dönemlere kadar uzanabilen bilgimiz, bize insanların toplum içinde
yaşadıklarını, insan hayatının toplum hayatıyla birlikte süregeldiğini göstermektedir.
En ilkel
toplumlardan en ileri toplumlara kadar her zaman ve her yerde insanlar aileleri ve çevreleri
ile iletişim halinde olmuştur. Toplumun bireyi olan insan, daima çevresinde olup bitenleri
öğrenmek, kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak, bunlar üzerinde düşünmek ve
düşündüklerini de başkalarına iletmek ihtiyacını duymuştur. İşte bu ihtiyaç ;yani yaşanan
anda olup bitenleri öğrenme merakı haberleşme eylemini yaratmıştır.
Biri alıcı, diğeri verici olarak nitelendirilen iki kişi, iki taraf arasında, herhangi bir aracı
olmadan yapılan bu tür haberleşmeye, doğrudan doğruya haberleşme denir. Bu tür
haberleşmenin başlıca özelliği sözlü oluşudur. İki taraf arasında ani ve karşılıklı bir diyalog
kurulmakta, haberin yayılma alanı gerek zaman, gerekse mekân yönünden çok sınırlı
olmaktadır.
Bir haberin diğer kişilere; yani üçüncü şahıslara da aktarılması mümkündür. İşte bu
haberleşme eyleminin en eski, en etkin ve en yaygın aracı, özellikle yazının icadından
günümüze kadar çeşitli aşamalar geçiren ve yirminci yüzyıl dünyasında dördüncü kuvvet
olarak nitelendirilen basındır.
Basını kısaca haberleri toplama ve bu haberleri yayma aracı olarak tanımlayabiliriz.
İnsanlar birbirleriyle haberleşme ihtiyacındadır ve insanlar arasındaki ilk haberleşme
işaretleşme ile başlamıştır.
İlkel toplumlarda yüksek tepeler üzerinde ateş yakarak, (Bazı
Kızılderili kabilelerinde bu gün hâlâ görüldüğü üzere) uzaklardan belirlenecek şekilde duman
çıkartarak, Afrika yerlilerinde olduğu gibi tam tam çalarak, işaretler ve seslerle doğrudan
doğruya yapılan bu kişisel haberleşme yanında, haberlerin ulaştırılmasının mekânla ilgili
olduğu, araya uzun mesafeler girdiği zamanlar, doğrudan doğruya haberleşmenin sosyal
bağın devamlılığını sağlamaktaki yetersizliği anlaşılarak, yaya veya atlı haberciler
gönderilmesi zorunluluğu doğmuştur.
Yazının icadına kadar bu şekilde biçimlenen doğrudan doğruya haberleşme eylemi,
yazının icadından sonra dolaylı haberleşme şekline dönüşmüş, insanlar arasındaki sosyal
2
ilişkilerin içeriği değişmiş, bu ilişkiler daha karmaşık bir durum kazanmış, yazı haberin
kaynağına dönebilmeyi sağlayan sağlıklı bir araç olmuştur.
Yazının icadından sonra haberleşme eylemi de birçok aşama geçirmiş, daha ileri
toplumlarda uygarlığın evrimine paralel bir gelişim göstererek önce basını, sonra da teknik,
ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel olanaklardan yararlanarak, çağdaş basını oluşturmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder